İLETİŞİM SİTE HARİTASI
 
Share |
ANASAYFA HAKKIMIZDA HİZMETLERİMİZ REFERANSLARIMIZ MAKALELER DÖKÜMANLAR
 
MAKALELER
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNDE YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENİMİ

1991 yılında Almanya’da bir mühendislik bürosunda çalışırken, firmanın sahibi ve Mannheim şehri encümen azası Sn. Gert Kordes ( Yük. Müh. Mimar) ile yaptığımız bir konuşma esnasında, Almanya’da pekçok genç mühendis ve mimarın master ve doktora öğrenimi görmekteki amacının iş bulamamaktan kaynaklanan boş vakitlerini değerlendirmek olduğunu öğrendim. Açıkçası epey garipsedim bu durumu. Öyle ya; uzmanlaşmak, akademik kariyer yapmak gibi konuların boş vakit değerlendirmek ile özdeşleşmesi pek mümkün görünmedi bana. Özellikle yüksek mühendislerin ve doktor mühendislerin görev ve sorumluluklarının bambaşka olduğu, aldıkları maaşların da buna tamamen yansıdığı bir ortamda nasıl olup da insanların olaya bir hobi gibi yaklaştıklarını yeterince anlamlandıramadım dersem doğru olur.

İkinci bir anekdot 1997 yılı Moskova’sından. Elimde projeler, ustalarımla duvar aplikasyonu yapmaya çalışıyordum. Akslarda bir proje eksikliği olduğu için epey sıkıntı çekmekte iken, Rus işçilerden birisi gelip proje üzerinde bir noktayı gösterdi. Evet, oradaki verileri kullanarak aplikasyonu doğru olarak yapabilecektim. Sırtında çimento torbası taşıyan bir düz işçinin, hem de dilini bilmediği kimselere böyle teknik altyapı isteyen bir konuda yardımcı olabilmesi beni epey şaşırttı. Fakat bir çevirmen aracılığı ile bu düz işçinin altı yıl süreli inşaat mühendisliği öğrenimi görmüş olduğunu öğrenince şaşkınlığım bir kat daha arttı. Kendi ülkesinde, biz mühendislere iş varken adam geçimini sağlamak için vasıfsız işçiliği kabul etmişti. Bu duruma hem çok üzüldüm hem de hiç olmazsa bizim ülkemizde işlerin henüz bu durumda olmadığı için biraz olsun sevindim.

Bakalım 2004 yılı Türkiye’sinde durum nasıl. Son birkaç yıldır Avrupa ve Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de inşaat sektörü ciddi sıkıntılar içerisinde bulunmaktadır. Yeni ihaleler azalmakta, mevcut işlerin tahsisatları azaltılmaktadır. Buna bağlı olarak gerek tecrübeli gerekse yeni mezun mühendislerimiz iş bulmakta, geçimlerini sürdürmekte ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Hatta aralarında mesleğini icra edemediği için başka dallara yönelmek zorunda kalanların sayısı yadsınamayacak miktardadır. Onüç yıl önce Almanya’da duyduklarımı şimdi bizzat Türkiye’de görmeye başladığımı itiraf etmek zorundayım.

Bugün yüksek lisans yada doktora öğrenimi görebilmek için öncelikle ÖSYM tarafından senede iki kez yapılan ve iki yıl süreyle geçerli olan Lisans Üstü Eğitim Sınavı’na (LES) girip her üniversitenin kendisinin belirlediği minimum bir puan almak gerekmektedir. Yine her üniversite vereceği yüksek lisans eğitimi programına hangi lisans programlarından mezun olanların başvurabileceğini ve istenen minimum lisans mezuniyet not ortalamalarını ilan etmektedir. Bu sınır değerleri aşmış bulunuyor iseniz karşınıza yabancı dil konusu çıkmaktadır. Yine ÖSYM tarafından yılda ikişer kez yapılan Üniversiteler Arası Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) , Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavı (KPDS) gibi yabancı dil sınavlarından belli bir puan düzeyini tutturmak yada üniversitelerin kendilerinin düzenledikleri yabancı dil sınavlarından belirli bir düzeyi aşmak gerekmektedir (bazı üniversiteler yabancı dil için bir baraj puanı vermemekte fakat nihai başarı puanına belli bir oranda yabancı dil sınavından alınan puanı eklemektedirler). Yabancı dil bilgisi tespitinde GMAT yada TOEFL gibi uluslar arası geçerliliği olan sınavların sonuçları da kabul edilebilmektedir. Bazı üniversiteler ise ikiden az olmamak üzere, tercihen lisans öğreniminin görüldüğü okuldaki öğretim üyelerinden alınmış referans mektupları talep edebilmektedirler. Bu da sağlanmışsa yüksek lisans sınavı için başvuruda bulunma hakkı kazanılmış olmaktadır. Yazılı bir bilim sınavı (bazı üniversitelerde yazılı sınav yapılmayabilmektedir) ve bir jürinin önünde gerçekleştirilen mülakat sınavı sonucunda toplam başarı puanı, sıralamada üstten olmak üzere alınacak öğrenci kontenjanı kadar olan adaylar sınavı kazanmış olmaktadırlar. Kayıt için istenen belgelerin arasında savcılıktan alınan iyi hal kağıdı da bulunabilmektedir.

Bir örnek olarak 2003 yılı Aralık ayında düzenlenen LES sınavına 115 000 civarında yüksek lisans adayının katılmış olduğunu ifade edersek (ki izleyen Şubat 2004 döneminde yüksek lisans sınavına başvurabilecek adaylar bundan önce yapılmış olan üç sınavın sonuçları ile katılabileceklerdi), kısıtlı sayıda öğrenci alınan bu programlara olan talep hakkında kaba bir fikir verebiliriz. Talebin bu derecede olduğu bir öğrenimi görmek isteyen lisans son sınıf öğrencilerinin ve mezunlarının neden yüksek lisans yapmak istedikleri konusu ise daha ilginç veriler sunmaktadır. Erkek öğrencilerin bir bölümünün askerlik vazifelerini ötelemek amacı ile yüksek lisans yapmaya yönelmelerinin yanısıra daha fazla bilgi edinmek, uzmanlaşmak, iş bulma şanslarını arttırmak, işlerinde yükselmek, nam sahibi olmak, araştırma görevlisi ve öğretim üyesi olmak en çok ifade edilen amaçlardır. Fakat gözlemler bu genç meslektaşlarımızın yüksek lisans eğitimi normları hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıklarını hatta hiç fikir sahibi bulunmayan adayların varlığını göstermektedir. Lisans eğitimine eşdeğer bir tarzla, yeni konular göreceklerini düşünen adaylar da az değildir.

Yine bir örnek olarak; Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Eğitim-Öğretim Yönetmeliği’nde tezli yüksek lisans programının amacının; öğrencinin bilimsel araştırma yaparak bilgilere erişme, bilgiyi değerlendirme ve yorumlama yeteneğini kazanmasını sağlamak olduğunu belirtebiliriz. Açıktır ki bu amaç, öğrencilerin çok yoğun bir çaba harcamalarını, ilgili öğretim üyeleri ve danışmanları ile birebir çalışmalar yapmalarını, kütüphaneler, laboratuvarlar ve bilgisayarlar başında fazlaca mesai harcayarak araştırmalar yapmalarını gerektirmektedir. Yine bu öğrenime yeni başlamış bazı meslektaşlarımızda, hocanın bir dersi baştan sona anlatacağı ve anlattıklarından bire bir, ezbere dayalı sorular sorarak yapacağı sınavlarla başarılarının ölçüleceği beklentisi bulunmaktadır. Kendilerinin pekçok şey arasından ilgili ve faydalı bilgileri bulup değerlendirmeleri gerektiği, bunun da ciddi bir akademik disiplinle sağlanabileceği maalesef uzunca bir süre yeterince anlaşılamamaktadır. Verilen ödevlerde araştırılıp analiz edilecek bilgilerin kullanımı ile kayda değer sonuçlara varmaları beklenen öğrencilerden bir kısmı, istenenlerin daha önce yapılıp yapılmadığını araştırmakta; tercihen böyle bir bulguya rastlarlarsa aynen almak eğiliminde bulunmaktadırlar. İlk ve orta öğrenimden gelen, maalesef lisans öğreniminde de süren düşünce tembelliği ve ezbercilik esaslı sistemlerin etkileri devam etmektedir. Bazı genç meslektaşlarımızın öğrenim görmek istedikleri dalda detaylı bilgiler yada felsefi yaklaşımlar sözkonusu olduğunda; bunun kendilerinin işlerine yaramayacağını, gereği olmayan şeylerle uğraşmak istemediklerini, birbaşka deyişle yüzeysellikten öteye geçmek istemediklerini yada bire bir paraya tahvil edip edemeyeceklerini bilmedikleri konularla vakit kaybetmek istemediklerini ifade ettikleri gözlemlenmektedir.

Bu kadar çok arzulanan bir öğrenimin son yıllarda moda olarak algılanıp algılanmadığı konusunda ister istemez soru işaretleri akla gelmektedir. İTÜ öğretim üyelerinden kıymetli hocam Prof. Dr. Süheyl Akman’ın bir benzetmesini yeri gelmişken zikretmek isterim. Bir mühendisin dalı olan konuyu, bulanık olarak görünen bir odaya benzetir sayın hocam. Master yapmış olan bir mühendis, örneğin odanın içindeki bir masayı diğer eşyalara göre daha net görecek, doktora sahibi bir mühendis ise bu masanın üzerindeki bir noktayı herkesten iyi bilecektir. Yukarıda anılan yönetmelikte, doktora programının amacının öğrenciye bağımsız araştırma yapma, bilimsel olayları geniş ve derin bir bakış açısı ile irdeleyerek yorum yapma ve yeni sentezlere ulaşmak için adımları belirleme yeteneğinin kazandırılması olduğunu ifade etmekte fayda görülmektedir.

İnşaat mühendisliğinin ana konuları, yüksek lisansta da uzmanlık dalı olarak belirginleşmektedir. Yapı, hidrolik, yapı malzemesi, geoteknik, ulaştırma, yapı işletmesi, mekanik vb. konularda yüksek lisans öğrenimi görmek mümkündür. Gelişen teknoloji ve globalleşen dünyada mesleklerin birbirleriyle daha çok giriftleşmeleri de göz önüne alınırsa mimarlık, jeoloji, endüstri mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, işletme, ekonomi, hukuk vb. çok fazla dal inşaat mühendislerinin iştigal alanlarında önemli yerler almaktadır. Bu konularda yüksek lisans yapmak isteyen pek çok meslektaşımız bulunmaktadır.

AB ile yapılan anlaşmalarda serbest dolaşım haklarından bahsedilmektedir. Kendi ülkemizde yabancı mühendislerin yardımcısı konumunda (hatta o Rus mühendis gibi uzmanlığımızın dışında konularda) çalışmamak için, bilgi ve deneyim düzeyimizi yükseltmemiz gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Bunu bir hobiden aldığımız hazla fakat çok daha ciddi bir tutumla ve sürekli olarak yapmamız gerekmektedir.

Son olarak, bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmak ve o konuya hakim olup doğru uygulamalar yapmak için ille de yüksek lisans öğrenimi görmek gerekmediğini belirtmekte fayda bulunmaktadır. Günümüzde her konuda bilimsel yayınların sayısı artmakta, internet kullanımı yaygınlaşmakta; gerek meslek kuruluşlarının, gerek üniversitelerin gerekse diğer resmi ve özel kurumlarının pek çok eğitim programları, seminerleri bulunmaktadır. Bunların içinde, bu eğitim hizmetlerini sembolik bedellerle yada ücretsiz olarak verenler de bulunmaktadır. Bilgisini geliştirmek yada yeni konularda bilgi edinmek isteyen arkadaşlarımızın bu imkanları değerlendirmeleri kendileri için olumlu katkılar sağlayacaktır. Tüm öğrenci ve meslektaş arkadaşlarımıza beşikten mezara kadar gösterecekleri öğrenim çabalarında başarılar dilerim.
Yük. İnş. Müh. Latif Onur UĞUR

 

 

 
BU SAYFAYI ÖNERİN
Bu sayfadaki içeriği beğenebilecek kişilere göndererek onların da haberdar olmalarını sağlayabilirsiniz.
 
 
BU SAYFAYI DEĞERLENDİRİN
Bu sayfadaki içeriği değerlendirin, dilek ve şikayetlerinizi bize bildirin.
 
 
 
© 2007